Diksiyon Klinik

Ay: Ekim 2015

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; sürekli hareket halinde ve konuşulacak çok konu var. Yıllarca bereketli haber programları yapmamıza olanak sağladı bu dinamik yapı. Konu hiç bitmiyor; dış politika ve iç politikadan haber bolluğu, sıradan adli olayları bastıran sıcak gelişmeler… Ve bu arada haber izlemesi yaptığımız TV – Radyo kanallarının yayınlarında konuşma özürlü muhabir ve anlatıcılar. Konu öyle sıcak ve meraklandıran özellikler taşıyor ki, dile dikkat edecek haliniz kalmıyor. Kimi spikerler, bir önceki ustalarından kaptıkları uzatmalarla, kimi sunucular-muhabirler bağırarak haber vermenin “Bu işi çok güzel yapıyorum” duygusuyla birbirlerinin üzerine basarak “Haber” üretiyorlar. Hiç kimse, bu işin yayın konusunda uzmanlaşmış yabancı kanallarda nasıl yapıldığını incelemiyor. Kocaman haber kanallarımızın -genellikle muhabirlikten gelme- haber spikerlerinin, çokça izlenen haber-tartışma programı sunucularının dili katlederek yaptıkları sunumlar kahredici. İzleyen çoğu insan farkında değil ama çok önemli sonuçları var. Birincisi; TV ekranındaki kişi, sokaktaki insan için önemli bir modeldir. O ne ve nasıl yaparsa, nasıl sorar, nasıl konuşursa doğru ve güzeldir. Yani onun gibi olmak ister; onun gibi konuşur. İkincisi ki bu en önemlisi; çocuklar model alma konusunda çok önceleyici ve hızlı kayıtçılardır. Yani sadece haber/program sunumları değil; sıradan programlar, çocukların da izlediği tüm yayınlar sorumluluk altında.  Hızlı gittim sanırım; ama hem komik hem endişe verici bir gözlem bu. Okulda karşıma çıkan genç insanların konuşmadaki özensizlikleri üzücü. Ne mi yapmalıyız? Bunu konuşmalıyız; siyaseten zor ve karmaşık günlerde olabiliriz ama bu da geleceğimiz işte; konuşmayalım mı?

Kendini Doğru İfade Et

Konuşmanın Basit Gizemi Hayatı basitleştirmek için hiç çaba göstermeyenlerin, kendilerini anlatmaları da zordur. Ne düşünürseniz düşünün, malzemeniz kadar üretebilirsiniz. Kendinizi başkalarına anlatamıyorsanız, onların sizi anlamak için çaba göstermesini bekleyemezsiniz; herkesin kendi için uğraşları ve hayatları var. Basitleştirmek derken, sade ve yeterli olan, basit ilkelere dayalı iletişimden söz ediyoruz. Uzun cümleler kurarak karşı tarafı sıkmamak, herkes için çok değerli olan zamanı boşa harcamamak çok önemli.  “Kendimizi Doğru İfade Etmek” için nelere gereksinim duyarız? Öncelikle bilinmesi gereken şudur: Her birey konuşma yetisine sahiptir. Fizyolojik bir eksiklik yoksa her ses kullanmayı öğrenmek şartıyla yeterlidir. Soluk eğitimi almalıyız; gücü sağlayan soluktur çünkü. Diyaframın gücü, konuşmanın gücünü besler. Sonraki adım sesi doğru yerde kullanmayı öğrenmektir. Konuştuğumuz dilin seslerini nasıl çıkartabileceğimizi, boğumlamaları nasıl doğru yapabileceğimizi öğrenince, geriye kalan estetik çalışmadır. Her dilin bir müziği vardır ve Türkçenin müziği de dünya dilleri arasında müzikalitesi güzel bir dil olarak kabul edilmektedir. Duyguların ifadesidir konuşma; sevginin aktarılması, kaygının ifadesidir. Gerektiği kadar sözcüğü, doyurulmuş güçle kullanabilmek. Beden dilinizi o müziğin kollarına bırakmak; yani özgürce ve özgüvenle dans edebilmek. Eğitimi ise, günlük yaşamımızın kısa bir dilimini buna ayırmakla olanaklıdır. Nedim ATAK

Nasıl Görünüyorum, Ne Anlatıyorum?

Toplum içinde nasıl göründüğümüzü her zaman düşünürüz; evden çıkarken göz attığımız boy aynası, sokakta insanların yüzünde aradığımız “nasılım” kuruntusu, birinin; “gömleğin güzelmiş” demesinin tüm günümüze yansıması… Sadece konuşarak kendimizi ifade edemeyiz. Beden dilinin ve imajımızın, iletişimin önemli parçaları olduğunu unutmamalıyız. BEDEN DİLİ Konuşmak kadar bedenin verdiği mesajlar da önemlidir. Ancak beden dili şemalarla anlatılamayacak kadar detay içeren ve her duruş veya jestin/mimiğin bir anlamının olmadığı karmaşık bir konudur. Çeşitli kaynaklarda anlatıldığı gibi; oturuşun, ayak ve el hareketlerinin, bakışların elbette içerdiği anlamlar olabilir. Ancak kollarını kavuşturmak “üşüyor olmak” gibi doğal bir hareket de olabilir. “Kendini kapatıyor” veya “Öz güveni eksik” gibi bir anlam taşımayabilir. Beden Dili Uzmanları, bireylerin genel oturuş, tepki vb. davranışlarından veya duruşlarından elbette bazı anlamlar çıkartabilirler; doğru olan ise o bireyi detaylı incelemektir. Kendinizi ifade ederken, beden diliniz kadar; konuşmanızdaki tonlamalar/ses kullanımı, mimikleriniz, duruşunuz ve bütün olarak sizi yansıtan biçimsel ve duygusal imajınızdır. Sayılan tüm bu parçalar belli bir sıralamayla irdelenemez; hepsi iç içedir.                                                                                                                   DURUŞ                                                           Kendine güvenen bir bireyin duruşu da o öz güveni yansıtır. Ağırlık merkezinin/duruş ekseninin; dik olması, çökmemiş bir bedenin ayakta veya oturur pozisyonunu yansıtması gerekir. Buradaki güven kavramı, karşı tarafa yansıtılan sağlam duruşun, size geri dönüşü ile sizi daha çok beslemesi ile güçlenen bir ifadedir. AÇIK OLMA                                                     Beden dilinde en çok dikkat edilen unsurlardan biridir. Hem duruşta ve hem de konuşmanın beslediği açıklığı karşı tarafa yansıtmak, dürüst ve kendinden emin olma olarak açıklanabilir. “Ben rahatım ve kendime güveniyorum” tavrını –doğal- yansıtmak, bedensel olarak kendini kapatmamak/kilitlememek.                            DOĞALLIK                                                       Ne iseniz onu yansıtmak; -mış gibi görünmemek yani farklı görünmeye çalışmamak/kendine farklı bir tavır yüklememek gerekir. Size ait olmayan bir duruş bir süre sonra üzerinizden sıyrılıp düşer ve açığa çıkarsınız. Sonuç olarak, biliyorum, konuşuyorum, kendime güveniyorum ve duruşum da bunu yansıtıyor. Peki ya dış görünüşünüz ve karşı tarafın size not vermesinde beden dilinizi destekleyen nedir? İMAJ                                                             İmaj, sadece giyilen ceket, takılan gözlük veya küpe ya da lüks otomobil değildir. Bir resim sunarsınız ve onu beslersiniz. Bunu beden dilinizle, konuşmanızla tamamlarsınız.                                                                İLK ETKİ:  Görürsünüz ve bu fotoğraf size bazı fikirler verir; pasaklı, yakışıklı, güzel, ukala vb. daha sonraki dakikalarda bunları besleyen veya tersine çeviren başka eklemeler yaparsınız. Bu karşı tarafın size aktardığı ilk resimdir. Gerçek olmayabilir!                                                                                         ETİKET:   İlk karşılaşma sonrasında iletişimin bedensel ve sözlü ilerleyişinde, gerçek kumaş ortaya çıkmaya başlar. Başlangıçtaki ilk etki resminde düzeltmeleri yaparsınız. Ortaya çıkan etiket gerçeğe yakındır. Bu konunun uzmanı olmanız gerekmez; doğru bakışla ve biraz bilgi ile etiket ortaya çıkar.   KARAR:                                                            Artık imaj tüm olumlu olumsuz yanları ile ortaya çıkmıştır. Detaylar bilindikçe iletişimin sürmesi ya da kesilmesi kararı verilebilir.